Hakan Derya Ömürlüoğlu
Hakan Derya Ömürlüoğlu, 1970 yılında Almanya'nın Stuttgart kentinde doğdu. Çocukluk yıllarını Almanya’da, gençlik yıllarını ise İstanbul’da geçirdi. Doğaya, insana ve renklere olan hayranlığı, yaşamını resim üzerine kurmasında etkili oldu. Ömürlüoğlu, resmin dışında müzik ve edebiyatla da ilgilenmektedir. Bu sanat dalları onun sanatsal ifadesini genişletmiştir.
Ömürlüoğlu’nun resimlerinde genellikle figüratif konular ve portreler öne çıkmaktadır. İlk kişisel sergisini 2014 yılında Ankara’da Nurol Sanat Galerisi’nde açmıştır. Sanatçı, 2010 yılında Bodrum’a yerleşmiş ve burada hem kendi resim çalışmalarını sürdürmekte hem de atölyesinde resim dersleri vermektedir.
Ömürlüoğlu, Bodrum'da çeşitli sanatsal etkinliklere katılmakta ve sanatseverlerle buluşmaktadır. Örneğin, 2022 yılında düzenlenen suluboya workshoplarıyla katılımcılara rehberlik etmiş, suluboya tekniklerini tanıtmıştır. Ayrıca, 2019 yılında "Arayan Kimdi Tatlım?" adlı ilk kitabını yayımlamış ve bu kitap için Bodrum’da imza günü düzenlemiştir. Kitap, insanın birey olarak toplumla ilişkisini, yalnızlaşmasını ve yabancılaşmasını ele alan 11 öyküden oluşmaktadır.
Ömürlüoğlu’nun çalışmaları, sanatı ve doğayı birleştiren benzersiz yaklaşımıyla geniş bir izleyici kitlesine hitap etmektedir. Sanatçı, Bodrum’daki atölyesinde hem sanatsal üretimlerine devam etmekte hem de sanat eğitimi vererek yeni sanatçılar yetiştirmektedir.
Parlak renklerin dansıyla beliren ev, hem doğanın ışığını hem de insanın içsel sığınağını yansıtıyor. Dokuların hareketi, izleyiciyi huzurlu bir yolculuğa davet ediyor.
Dalgaların içinden yükselen renkler, tuvalde bir gemi siluetine dönüşüyor. Canlı tonların uyumu ve fırça darbelerinin ritmi izleyicide derin bir huzur bırakıyor.
Renklerin yoğun dokusunda beliren kaplan, hem gücü hem de gizemiyle tuvalden izleyiciye bakıyor. Sarı ve kırmızının ateşi, mavinin derinliğiyle dengelenerek sessiz bir kudret yaratıyor.
Her tuval, görünmeyeni anlatır. Renkler birbiriyle çarpışır, sonra uyum bulur. Soyutun içinde saklı gerçeklik, izleyiciyi kendi iç yolculuğuna çağırır. Bu eserler, yalnızca bakılan değil, hissedilen mekânlardır.